İstanbul, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle tanınan bir metropol olmasının yanı sıra, gün geçtikçe artan kadına yönelik şiddet olaylarıyla da gündeme gelmeye başladı. Kadınların güvenli bir şekilde sokaklarda hareket etmesi gerekirken, yaşanan olaylar bu güvenliği tehdit eder nitelikte. Son zamanlarda artış gösteren bu vakalar, toplumda büyük bir huzursuzluk yaratmakta ve kadın hakları savunucularını harekete geçirmektedir. Kadına yönelik şiddetin görünürlüğü, cinsiyet eşitliği tartışmalarını da gündeme taşıyor.
İstanbul’un pek çok noktasında, sokakta yürüyen kadınlar hedef alınarak gerçekleştirilen şiddet eylemleri, herkesin dikkatini çekmeyi başardı. Geçtiğimiz haftalarda meydana gelen bir olayda, iki kişi tarafından sokak ortasında darp edilen bir kadın, çevredeki insanların müdahalesiyle kurtuldu. Bu olayın ardından sosyal medyada yayılan görüntüler, halkın büyük tepkisini topladı. Kadına şiddete sıfır tolerans gerektiği vurgusu, birçok kişi tarafından dile getirildi. Olayın yaşandığı yerin, bir zamanlar güvenli bir mahalle olarak bilindiği ifade edilerek, kadınların kendilerini her zaman güvende hissedebilmeleri gerektiği vurgulandı.
İstanbul Valiliği ve emniyet güçleri, kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla çeşitli kampanyalar başlatmış olsa da, kamuoyundaki güvensizlik hissi her geçen gün artıyor. Hızla değişen sosyo-kültürel dinamiklerin, kadına yönelik şiddetin artışındaki rolü göz önüne seriliyor. Uzmanlar, erkek egemen toplumsal yapının, kadına yönelik şiddeti destekleyen temel bir unsur olduğunu belirtmekte. Kadınların eğitim ve ekonomik bağımsızlık elde etmesi gibi konular, bu sorunla mücadelede atılması gereken adımlar arasında yer alıyor.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede, hukuki süreçlerin de etkisi büyük. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayarak uluslararası alanda kadına yönelik şiddeti önleme taahhüdünde bulunmuşken, son zamanlarda bu sözleşmeden imza çekilmesi, toplumsal infial yaratmış durumda. Uzmanlar, hukukun işleyişinin güçlendirilmesi, faillerin cezalandırılması gerektiği üzerinde duruyor. Bu bağlamda, kadınların kendilerini koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi, gerektiğinde acil yardım hatlarına ulaşma ve hukuki destek alma olanaklarının sağlanması büyük önem taşıyor.
Alınan önlemler dışında, toplumsal bilincin artırılması için gerekli eğitimlerin verilmesi de önerilen bir diğer önemli detay. Okullarda, üniversitelerde ve iş yerlerinde yapılacak seminerler ve eğitimler ile genç bireylerin kadına yönelik şiddet konusundaki farkındalıkları artırılabilir. Hem erkeklerin hem de kadınların bu konuda bilinçlenmesi, toplumda kadına yönelik şiddetin kökünden çözülmesine yardımcı olabilir.
Bu gelişmelerle birlikte, İstanbul'da kadınların sokaklardaki özgürlüğünün tehlikede olduğu gerçeği, kadın hakları savunucularını harekete geçirmektedir. Kadına yönelik şiddetten kurtulabilmek için, toplumun tüm kesimlerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Unutulmamalıdır ki, her kadın kendini güvende hissetmeli, yaşam hakkına saygı gösterilmelidir. Ancak bu şekilde sağlıklı ve eşit bir toplum oluşturulabilir. Kadına şiddetle mücadele, sadece kadın meselesi değil, aynı zamanda insanlık meselesidir.