Son yıllarda, Türkiye’nin başkenti Ankara’da gençler arasında akran şiddeti önemli bir sorun olarak gündeme gelmeye başladı. Akran şiddeti, psikolojik, fiziksel ve sosyal etkilere yol açarak gençlerin hayatlarını derinden etkiliyor. Bu sorun, yalnızca mağdurlarını değil, aynı zamanda tüm toplumu da sarsan bir mesele haline geldi. Bu yazıda, Ankara’da artan akran şiddeti olgusunu, nedenlerini, bu durumun gençlere etkilerini ve alınabilecek önlemleri ele alacağız.
Akran şiddeti, çocuklar ve gençler arasında meydana gelen, genellikle güç dengesizliğinden kaynaklanan şiddet eylemleri olarak tanımlanabilir. Türkiye'de ve özellikle Ankara'da yapılan araştırmalar, bu tür şiddetin son yıllarda artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Yüzde 60’tan fazla genç, çevresinde akranları tarafından şiddete maruz kaldığını bildirmiştir. Akran şiddetinin çeşitli nedenleri vardır: sosyal medya kullanımı, aile içi sorunlar, düşük özsaygı ve iletişim eksiklikleri. Gençlerin sosyal medya üzerindeki etkileşimleri, fiziksel karşılaşmaların yerini alırken, siber şiddet olgusunu da beraberinde getirmiştir. Ancak, bu konudaki en korkutucu olan, gençlerin bu durumu normalleştirmesi ve şiddeti kabul edilir bir iletişim yöntemi olarak görmesidir.
Akran şiddeti, sadece fiziksel yaralar oluşturmakla kalmaz; aynı zamanda ruhsal etkileri de derin ve kalıcı olabilir. Mağdurlar, kaygı, depresyon, yalnızlık ve öğrencilik hayatında düşüş gibi olumsuz etkilerle karşılaşabilir. Araştırmalar, akran şiddetine uğrayan gençlerin okul başarısının düştüğünü ve sosyal yaşantılarının kısıtlandığını göstermektedir. Bu durum, gençlerin kimlik oluşumunu ve genel ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyerek uzun vadede ciddi sorunlara yol açabilir. Akran şiddeti, aynı zamanda failler için de bir tuzak gibidir; şiddeti öğrenen ve bunu bir iletişim aracı olarak kullanan gençler, er geç kendi ruh halleri ve sosyal ilişkileri üzerinde olumsuz sonuçlarla karşılaşabilirler. Bu döngü, topluma daha büyük sorunların kapısını aralar.
Toplum olarak, akran şiddetinin önlenmesi için atılması gereken adımlar oldukça kritiktir. Öncelikle, okul ve aile iş birlikleri güçlendirilmelidir. Eğitim kurumları, öğrencilerine akran şiddeti konusunda farkındalık kazandırmaya yönelik programlar düzenlemeli ve öğrencilere empati yeteneklerini geliştirecek atölye çalışmaları sunmalıdır. Ailelerin de bu süreçte aktif rol alması, çocuklarının duygusal ve sosyal gelişimine katkıda bulunmak adına oldukça elzemdir. Ayrıca, gençlerin sosyal medya kullanımıyla ilgili doğru bilgiler edinmeleri gerektiği vurgulanmalıdır. Bu sayede, hem akran şiddetinin önlenmesi hem de sağlıklı iletişim yöntemlerinin geliştirilmesi sağlanabilir.
Akran şiddeti ile mücadele, sadece bireylerin değil, tüm topluluğun sorumluluğu olmalıdır. Devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve eğitim kurumlarının birlikte hareket etmesi, bu meseleye kalıcı çözümler üretmek adına gereklidir. Unutulmamalıdır ki, gençlerin sesleri duyulmadıkça, sesiz çığlıkları daha da derinleşecek ve toplumumuzda kalıcı izler bırakacaktır.
Ankara'da meydana gelen bu acı olaylar, toplumu saran bir iklimin habercisi olmaktadır. Akran şiddetiyle mücadele, sadece sosyal bir sorun değil, aynı zamanda insan hakları meselesidir. Böyle bir ortamda, gençlerin güvenliğini sağlamak ve kötü sonuçları en aza indirmek elzemdir. Toplumun her kesiminin bu meseleye dair duyarlılığı artırması, Ankara’nın geleceği için kritik bir adım atılmasını sağlayacaktır.
Akran şiddetinin yaşanmadığı bir çevre oluşturmak, gençlerin özgür ve sağlıklı bireyler olarak gelişmesine olanak tanıyacaktır. Aklın ve kalbin harmanlandığı bir eğitim anlayışı, bu sorunun üstesinden gelmek için en etkili yollardan biridir.
Ankara’nın gençlerinin huzur içinde büyümeleri, akran şiddetinden uzak bir yaşam sürmeleri için toplum olarak birlikte hareket etmemiz gerekmektedir. Bu yalnızca bir başlangıçtır; ancak her birimizin atacağı adımlar, gelecekteki yetişkinlerin daha sağlıklı ve huzurlu bir topluma katkıda bulunmalarını sağlayacaktır.