Gün geçmiyor ki Türkiye’nin dört bir yanında akran şiddeti haberleri gündeme gelmesin. Son olarak Ankara’da meydana gelen olay, hem şehirdeki hem de ülke genelindeki gençler arasında giderek artan bu sorunun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Akran şiddeti, yalnızca fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik travmalar yaratabilen bir sorun. Bu olayda, genç bir kızın, bir grup tarafından darbedilmesi ve o anların kaydedilmesi, bu tür davranışların hangi boyutlara ulaşabileceğini göstermektedir.
Olay, Ankara’nın yoğun olan bir bölgesinde gerçekleşti. İddialara göre, genç bir kız, okuldan çıkıp evine doğru yürürken bir grup genç tarafından durduruldu. Öncelikle sözlü saldırılara maruz kalan genç kız, daha sonra fiziksel bir şiddetin hedefi haline geldi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, grup üyeleri, kızı sıkıştırarak hakaretler savurdular ve ardından darp etmeye başladılar. Bu sırada, cep telefonlarıyla görüntü aldıkları ve olayı kaydettikleri öğrenildi.
Bir süre sonra, olay yerinde bu durumu izleyen diğer gençlerin durumu kayıtsızca seyretmeleri dikkat çekti. Yardım etmeye kalkan birkaç kişi, bıçak tehdidi ve grup içindeki gerginliğin arttığını görünce geri çekilmek zorunda kaldı. Akran şiddeti ile ilgili daha önce yaşanan birçok benzer olayın bıraktığı izler, mağdur kız üzerinde derin travmalara ve duygusal yaralara neden oldu. Olay sonrasında mağdurun aile bireyleri konuyla ilgili basına yaptıkları açıklamada, "Çocuklarımızı dışarıda güvenle gezdiremiyoruz. Her gün farklı bir olay duymaktan korkuyoruz" diyerek kaygılarını belirttiler.
Ankara’da yaşanan bu olay, sadece bir kişinin maruz kaldığı bir şiddet olayı olmaktan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Akran şiddeti, son yıllarda giderek artmakta ve genç kuşakların sosyal medya aracılığıyla birbirlerine karşı normalleştirdikleri bir davranış haline gelmektedir. Ailelerin, öğretmenlerin ve toplumların bu konuda üzerlerine düşen sorumlulukları olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğitim kurumlarının akran şiddeti ile ilgili farkındalık içeren programlar düzenlemesi, gençlerin bu konuda bilinçlenmesine yardımcı olacaktır.
Özellikle sosyal medya platformları üzerindeki viral içeriklere dikkat edilmesi gerektiği vurgulayarak, gençlerin bu tür olayları gündeme getirirken nasıl bir tutum sergilemeleri gerektiği, bir sorumluluk ve bilinç meselesidir. Şiddet eğilimlerinden uzak, empati ve saygı kavramını içselleştirmiş bireyler yetiştirmek için toplumsal hareketlilik şarttır. Psikologlar ve pedagoglar, akran şiddetini önlemek adına çocuklara küçük yaşlardan itibaren duygusal zekalarını geliştirmeleri, çatışma çözümünü öğrenmeleri konusunda eğitim vermektedir.
Aynı zamanda, olayın ardından sosyal medyada "#AkranŞiddetineHayır" gibi kampanyalar başlatmak ve farkındalık yaratmak amacıyla birçok insan sesi çıkarmaktadır. Bu tür harekete geçme çabaları, toplumda bir değişim yaratma gayesi taşımaktadır. Ancak tek başına bu kampanyaların yeterli olmadığı, toplumun her kesiminin elini taşın altına koyması gerektiği unutulmamalıdır. Gençlerin güvende hissedebileceği bir sosyal ortam yaratmadan bu problemlerin üstesinden gelmek imkânsızdır.
Ankara'daki bu üzücü olay, bunun sadece bir başlangıç noktası olduğu gerçeğini de gözler önüne serdi. Akran şiddeti konusunda yeterli bilinçlenme sağlanmadığı takdirde bu tür hadiselerin artarak devam edeceği aşikârdır. Hükümet yetkilileri, bu konudaki yasaların güçlendirilmesi ve uygulamanın denetimlerinin artması konusunda çalışmalar yapmalıdır. Ayrıca, eğitimcilerin öğrencilere yönelik şiddet içermeyen iletişim yöntemlerini öğretmede daha etkin olması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, Ankara’daki genç kızı hedef alan bu şiddet olayı, basit bir şiddet acten çok daha fazlasını ifade etmektedir. Toplum olarak bu tür olaylara karşı duyarlılığımızı artırmalı ve çocuklarımızı bu tür tehlikelerden korumak için gerekli adımları atmalıyız. Akran şiddetinin önlenmesi konusunda toplum olarak bir araya gelmek ve el birliğiyle bu sorunu çözmek, geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz için hayati bir önem taşımaktadır.