Son günlerde, 4 yaşındaki bir çocuğun maruz kaldığı şiddet vakası, sosyal medyada büyük bir yankı buldu. Çocukların koruma altına alınması gereken bu hassas dönemde meydana gelen olay, hem ailelerin hem de toplumun dikkatini çekti. "Çekpasla vurmak" ve "tokat atmak" gibi eylemler, çocukların hem fiziksel hem de ruhsal gelişimlerini derinden etkileyen tehlikeli davranışlar olarak kabul edilmektedir. Özellikle küçük yaş gruplarındaki çocuklar, şiddet eylemlerinin ruhsal etkilerini uzun yıllar boyunca taşımaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği, aile içi iletişim ve eğitim alanlarında yeniden değerlendirilmesi gereken önemli bir meseledir.
Olay, geçtiğimiz günlerde bir sosyal medya platformunda paylaşılan bir video ile ortaya çıkmıştır. Videoda, henüz 4 yaşında olan bir çocuğun bir yetişkin tarafından "çekpas" ile vurulması ve ardından tokat atılması görüntülenmiştir. Bu tür eylemler, çocukların bedenine ve zihnine ciddi zararlar verebilecek davranışlar olup, şiddetin normalleşmesine yol açmaktadır. Aile içerisindeki şiddet davranışlarının dışa vurumu olarak görülen bu durum, hem psikolojik hem de fiziksel hasarlara yol açmaktadır.
Bu olayın sosyal medyada hızla yayılması, birçok insanın tepkisini çekti. Özellikle sosyal medya kullanıcıları, çocuklara yönelik şiddetin hiçbir koşulda kabul edilemeyeceğini belirten paylaşım ve yorumlarda bulundular. "Çocuklarımıza Olduğu Gibi Davranmalıyız" hashtag'i ile yapılan paylaşımlarda, çocuk haklarının korunması ve ailelerin şiddet konusunda bilinçlenmesi çağrısında bulunulmuştur. Çocuk psikologları ve sosyal hizmet uzmanları, bu tür olayların çocuklar üzerindeki etkilerini vurgulayarak, toplumun bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini ifade ettiler.
Çocuklara uygulanan her türlü şiddet, onların fiziksel ve psikolojik gelişimleri üzerinde kalıcı etkiler bırakabilmektedir. Şiddet, çocukların kendine güvenini, sosyal becerilerini ve ilerideki ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Çocuklar, şiddet uygulanan bir ortamda büyüyerek, bu davranışların normal olduğunu düşünebilirler. Dolayısıyla, şiddeti normalleştirici her durum, toplumun geleceği olan çocukların sağlıklı bir birey olarak yetişmesini engelleyebilir.
Uzmanlar, şiddet içeren durumların çocukların yaratıcı düşünme yeteneklerini körelttiğini, sosyalleşme becerilerini zedelediğini ve davranış problemlerine yol açtığını belirtmektedir. Ayrıca, şiddete maruz kalan çocuklar, ilerleyen yaşlarda sıkça kaygı, depresyon ve düşük özsaygı gibi sorunlarla da karşılaşabilmektedirler. Bu nedenle, çocukların şiddet içeren durumlardan korunması, yalnızca ailelerin değil, aynı zamanda toplumun ortak sorumluluğudur.
Sonuç olarak, 4 yaşındaki bir çocuğun maruz kaldığı şiddet durumu, basit bir olay olarak görmemek gerekir. Tüm toplumun, çocukların haklarını koruma yönünde sorumluluk alması, eğitim ve farkındalık çalışmaları yapması büyük önem arz etmektedir. Aileler, çocuklarına karşı daha anlayışlı ve sevgi dolu bir yaklaşım sergilemeli, şiddetin asla kabul edilemeyeceğini öğrenmelidirler. Bu tür üzücü olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal bir seferberlik gerektiği aşikardır.